22 Temmuz 2013 Pazartesi

ZUMRUD-U ANKA


Nam-ı diğer Zümrüd-ü Anka… Arap kültüründe Anka adı ile anılan bu efsane Türkler tarafından Zümrüd-ü Anka olarak tanımlanmıştır. Farklı kültürlerde yer alan bu efsane araştırmacıların bile böyle bir türün varlığının gerçekte var olduğunu düşünmelerine yol açmıştır.

Örnek olarak eski Yunan mitolojisinde kalın tüylü, kartaldan biraz büyük olarak yer almış ve onun varlığına inanılmıştır. Oldukça uzun ömürlü ve herkesin göremeyeceği: onu görenlerin ise mutluluğa uzanacağı söylentileri alıp başını gitmiştir. Birçok sanatsal figüre ve hikayeye konu olan Anka Kuşunun hikayesi farklı kültürlerde aynı şekilde yorumlanmıştır.

Anka Kuşu, ölümünün yaklaştığını hissetmeye başladığı an kendisine kuru dallardan bir yuva inşa etmeye başlar ve bunu ne olduğu bilinmeyen bir zamkla sıvar.

Daha sonra yuvanın içinde ölümünü şu şekilde bekler; güneş ışınlarının kuru dalları yakarak yuva içinde ölmeyi. Yanarak ölür ve efsaneye göre küllerinden doğar yavru bir Anka Kuşu olarak. Bu yüzden Hristiyanlık dahil birçok dinde yeniden varoluş, diriliş sembolü olarak benimsenmiştir. En çok bilinen efsaneyi sizlere anlatmak isterim.





Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı' nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...
Kuşlar Simurg' a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg' u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.

Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg' un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg' un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.

Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.

Birbirinden farklı ve zorlu vadiler:
- İstek
- Aşk
- Marifet
- Hayret
- Tevhid
- Yokluk Vadileri.
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);
kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
baykuş yıkıntılarını özlemiş,
balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.
Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş" ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki;
"SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.
Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg' muş. Simurg Anka'yı beklemekten yorulmadikca, şaşkınlık ve yokoluşu  yaşadıktan sonra bile uçmaktan vazgecmedikce, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadikca, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça: BATAKLIGIMIZDA, TUNEKLERIMIZDE YA DA KAFESLERIMIZDE YASAMAKTAN KURTULAMAYACAGIZ.
Masallara, şiirlere, şarkılara hatta beyaz perdeye konuk olan Anka Kuşu bir dönemin yeniden var oluş, diriliş sembolü rivayette anlatıyor ki kimse Anka’yı uzakta aramasın sabreden ve emek veren herkes aslında kendi Anka Kuşunu yaratıyor.
Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır..