tarihin sıfır noktası. burayı görmeden ölmeyin. arkeoloji ve insanlık tarihinde bildiğimiz her şeyi unutturan ve ezberleri bozan muazzam bir yer. bölge insanları ve göbeklitepe köylüleriyle yaptığım sohbetler, çektiğim resimler de dahil olarak izlenimleri paylaşalım, merak edip görmek isteyenlere de küçük bir katkımız olsun:
1990’lar.
urfalı köylü şavak usta (şafak?) tarlasını sürerken sabanı bir taşa takılıyor, hatta taşın bir kısmı kırılıyor. şavak usta bu taşın insan başına benzediğini fark ediyor. "bu önemli bir şey olabilir" diyerek bu taşı traktörüne yükleyip urfa müzesi'ne götürüyor. müzedeki uzmanlar (!) "bu bir işe yaramaz. zaten sergileyecek alanımız yok. al götür geri" diyorlar. şavak usta ise önemli birşey olabileceğini ısrarla belirterek taşı bırakmış müzeye. bu "taş" 5 yıl "değersiz bir obje" olarak müzenin deposunda beklemiş. sonra alman arkeolog prof. klaus schmidt müzeye gezmeye gelince bu taşı depoda görüyor, kıymetli bir şey olduğunu anlıyor. "efendim bu taşı göbeklitepe köyü'nden bir köylü bıraktı burda kuzu gibi yatıyor 5 yıldır" diyorlar. klaus hoca konuyla ilgileniyor. sonra o taş 11 bin 500 yıla tarihleniyor. bingo: evet bu dünyanın ilk heykeli. işte o taş şu anda urfa müzesi'nin en nadide eseri olarak selamlıyor bizleri. klaus hoca daha sonra köyde şavak usta'nın tarlasında kazı yapıyor ve göbeklitepe bulunuyor. bu hikayeyi bana göbeklitepe’yi gezerken şavak usta’nın torunu 16 yaşındaki reşit anlattı. dikkatinizi çekerim köylü şavak usta bizim arkeologlardan daha bilinçli. işte şavak usta’nın sabanı ile tek kulağını kırdığı o taş. dünyanın ilk heykeli. işte bu: http://i.imgur.com/bs6s5cl.jpg
klaus hoca göbeklitepe’yi keşfedince “bütün bildiklerinizi unutun” diyerek bir makale yayınlıyor. çünkü o dönemlerde insanların yalnızca avcı toplayıcı oldukları, kaya resimlerinden başka sosyal bir hayatları olmadığı, tapınakla filan işlerinin olmadığı zannediliyordu. göbeklitepe bu ezberi bozdu. urfa’nın girişinde “tarihin sıfır noktasına hoşgeldiniz” diye bir tabela gördüm ve hoşuma gitti, çok doğru bir tanımlama. klaus hoca'nın çizimi ile burası önceleri böyle bir yermiş: http://i.imgur.com/o4idbx7.jpg
bu resimdeki ise şavak ustanın torunu reşit. http://i.imgur.com/of4aeds.jpg bana heyecanla elindeki kitaptan buranın hikayesini anlatıyor. buradan çıkan ve müzeye kaldırılan eserleri kitaptan gösteriyor. reşit'in ailesi göbeklitepe'nin köylüsü. burası eskiden onların tarlasıymış. reşit alman arkeologlarla birlikte kazı alanında büyümüş ve herbir şeyi ezbere biliyor. bana rehberlik etti. http://i.imgur.com/kwv8nlc.jpg
nisan-ekim ayları arasında alman ve türk ekipler burada kazı yapıyor. reşit ve ailesi de buraya gönüllü bekçilik yapıyorlar. öylesine sahiplenmişler ki takdir etmemek elde değil. bana burayı reşit gezdirdi. adamım reşit'e "reşitcim şu telleri atlasak da heykellere dokunsam" dedim. "olmaz abi klaus hoca'ya söz verdim. hem kameralar var bizi almanya’dan takip ediyor hoca” dedi, çok takdir ettim kendisini. bir taşın üstünde kuş kabartması ve yanında bir elips şekli gördüm. rölyef. serde cahillik var tabii bizde. "reşitcim bu o kuşun yumurtası mı yoksa?" diye sordum cahilce. "yok abi o basit insan rölyefi" dedi bana reşit. beni benden aldı. meğer o dönemde hayvanlara insanlar kurban edilirmiş ve o kabartma da bunu anlatıyormuş. enteresan. benim "kuş yumurtası" sandığım ama meğer "kurban edilen insan başı" olan rölyef ise işte bu:http://i.imgur.com/jcvs9ep.jpg
göbeklitepe’yi gezerken bu amca ile karşılaştım. http://i.imgur.com/smad04i.jpg
çevre köylerin birinden. "köylüler buraya ne efsanesi uydurmuşlar acep?" diye merak ettim. "amca burası neyin nesi? burda bir iş var ama ben tam çözemedim" dedim. "allahın nuru indi buraya" dedi. "fi tarihinde senin gibi bir çoban ...." diyerek anlatmaya başladı. "amca sen n'aptın ya çoban yaptın dakkasında beni" dedim şakayla. "herkes kendi işinin çobanıdır" dedi. ağzımın payını almış oldum ben de...
göbeklitepe dediğin yer yapay bir tepe: http://i.imgur.com/eaxnjt4.jpg
insanlar taşları yığarak ve sonra toprakla doldurarak yapay bir tepe oluşturmuş ve içine tapınaklar yapmış. bugünün kabesi gibi o günlerde bir inanç merkezi imiş göbeklitepe. insanlar bir nevi hacı olmaya ve tanrılarına kurbanlar kesmeye buraya gelirlermiş. büyük t harfi şeklinde enteresan dairesel yapılar var. bir not daha. göbeklitepe’nin en yüksek noktasında bir ağaç ve etrafında taş yapılar var. neolitik çağda kurbanlarını burada keserlermiş. bugün ise çevre köylüler o ağacın etrafındaki taşlara “evliya mezarı” diyorlar ve ağaca çaputlar bağlayıp, dileklerde bulunuyorlar. hala kutsal bir yer. demek ki 11bin 500 yıldır inanç sisteminde değişen hiçbir şey yok.
bir şey daha, göbeklitepe’de o kadar çok sileks (çakmaktaşı) ve mızrak uçları, keskiler var ki. yerlerde ayağınıza dolaşıyor. bir tanesini yerde buldum ve yürüttüm ordan, keskince bir şey.http://i.imgur.com/ornii4u.jpg
denedim camı bile kesiyor örneğin. sonra o taşla minik bir de balta yaptım kendime. baltalı ilah.http://i.imgur.com/kp4c6ab.jpg
bu resimdeki ise alman arkeolog klaus hoca’nın köpeği. adı sileks. http://i.imgur.com/niru5df.jpg
sileks çakmaktaşı demekmiş. klaus hoca, kazı zamanı bitince bu köpeği reşit’e emanet bırakıyor. ben de kafama göre oraya köpeklitepe ismini uygun gördüm.
son olarak: göbeklitepe’de bulunmuş başka bir heykel. yaralı olduğu için sedyeye konmuş ve tedavi için urfa müzesi’ne getirilmiş: http://i.imgur.com/scftvgy.jpg
göbeklitepe'nin girişinde "gündoğumundan günbatımına kadar dilediğiniz zaman burayı gezebilirsiniz" diye davetkar bir tabela var. tarihin sıfır noktası, havva'nın memleketi göbeklitepe (köpeklitepe) sizi bekliyor. reşit’e selamlarımı iletin lütfen.