Çok büyük bir hediyedir seksenlerde çocuk olmak.
Her insan evladına nasip olmaz. Hele 90larda 2000lerde çocuk olanlarla
kıyaslarsanız farkı çok daha iyi anlarsınız.
Leblebi tozu ile büyümüştür bu nesil. Bakkallarda
kırtasiyelerde minik plastik kaplarda üstüne naylon kap geçirilip paket lastiği
ile tutturulmuş halde satılır ve içinden çıkan ufak pipetle çekilirdi o leblebi
tozu. Ne gariptir değil mi, hiçbirimiz bu ucuz plastik kaplı nasıl şartlarda
yapıldığı belli olmayan şey yüzünden kanser olmadık.
Play stationları, bilgisayarları ipadleri,
telefonları yoktu bu neslin. Bunun yerine arkadaşları vardı sokaklarda. Dizleri
ve dirsekleri yara berelerle ve hiç bitmeyen kabuklarla dolu idi. Ama kimse
halinden şikayetçi değildi.
Meybuzu vardı bu neslin.O çok kansorejen naylonların
içinde boya katılıp dondurulmuş buzun yıllarca müptelası olduk. Çileklisi her
zaman favorimdi. Ha unutmadan söyleyim, gene hiçbirimiz bu sırf şeker ve boya
içeren ve hatta ne şartlarda yapıldığı bilinmeyen bu maddelerden dolayı kanser
olmadık.
İşin garip yanı her türlü şekeri şekerlemeyi
götürürdük, çayı şekerli içer, bir oturumda yarım ekmeği götürürdük lakin hiç
birimiz obez olmazdık. Belkide bilgisayar başında değilde sokaklarda
olduğumuzdan olabilir cevabı.
Ödevini bitiren bitirmeyen sokağa çıkar akşam
ezanınına kadar oynardık. En çok tek kale futbol favorimizdi. Sağdan soldan
bulduğumuz taşlardan kale kurardık. Ve yok gol oldu-olmadı, yok tam taşın
üstünden geçti geçmedi kavgalarına tutuşurduk saatlerce. Ama maç bittiğinde
asla evlerimize küs dönmezdik.
Salçalı ekmek favori idi o yıllar. Birinin annesi
balkondan çağırır herkese salçalı ekmek verirdi. Şimdi en güzel lokantada en
iyi menüyü yesem aynı tadı alamam kesin. Aynı bardaktan 10 çocuk terli terli su
içerdik. Ne hikmetse gene hasta olmazdık. Otuz yaşıma geldim, cocukken 1 kere
nezle olduysam son yıllarda nerdeyse 3 ayda 1 oluyorum. Ne tuhaf değil mi?
Ağaçlar o zamanlar tırmanmak, dönem tabiri ile
bahçeye dalmak için vardı. Ve mutlaka aynı ekipten fırlama bir kişi meyveler
toplanıp sessizce oradan uzarken "bahçeye dalan vaaaar" diye bağırır
ve herkesin messi edasıyla koşmasına neden olurdu. Bu bir yana boyumuzun 20
katı ağaçlara tırmanır, oramızı buramızı çizer düşerdik ama gene de bir şey
olmazdı be yahu.
Google yerine temel britanicalar meydan laourusse
lar vardı. Ne zordu ödev hazırlaması. Beyaz a4 kağıda araştırıp bulduğumuz
konuları inci gibi yazardık adel marka tükenmez kalemlerle. Kopyala yapıştır
gençliği olamadık çok şükür.
Misketlerimiz vardı renkli renkli. Bir de turbo
sakızdan çıkan araba kağıtlarımız. Misket oynarken onları da ortaya koyar da
oynardık. Yenen tüm hepsini alırdı. Kaybeden ağlamazdı, mızıkçılık yapılmazdı.
Yenilgi şimdiki gibi kabullenemez değildi. Çünkü yenildiğimiz kişiler
rakiplerimiz değil arkadaşlarımızdı.
Susam sokağımız vardı. İkindi vakti eve koşar TRT
yi açar onu izlerdik. Dünya dururdu bizim için. Gez dünyayı, açılır her kapı,
işte susam sokağı melodisine nasıl da güzel eşlik ederdik.
Semtine göre değişkenlik gösteren fakat genelde
çarşambaları olan meyve sebze pazarlarımız vardı. Annelerimiz ile birlikte
giderdik. Ne severdik o pazar arabasını sürmeye. Ferrari sürsek şimdi aynı
hazzı verir mi şüphelerim var.
Sokakta fútbol oynarken biri topa abanır top
caddeye kaçar bizde topun peşinden cadde boyu arabalara paralel koşardık. Ne
cesaret imiş. Fakat gene şaşırtıcıdır ki, hiçbirimize araba da çarpmazdı.
Kağıttan gemi kurbağa ve uçaklar yapardık. Uçakları
balkondan aşağı nasıl da sallardık. İyi yapılan uçak nasıl da süzülürdü
havada.
Köylerimiz vardı o zamanlar hepimizin. Bayram
seyran geldi mi köylerimize giderdik. İlk işimiz elimize kazma küreği alıp
çukur kazmak ve içini su ile doldurmak olurdu. O zamanlar çocuklar için toprak
çamur oyuncak idi, şimdikiler için kir pis.
Neden yazma gereği duydum bu yazıyı, asıl konuya
geleyim. Yoksa daha sabaha kadar o yılları anlatsam uykum gelmez. Bizleri
bugünkü çocuklardan ayıran çok önemli bir şey var. Daha doğrusu çok şey var ama
biri çok önemli. Bizler özgürdük. Bizim zamanımızda kirlenmek gerçekten güzeldi,
şimdi ise kirlenmek sadece reklamlarda güzel. Çünkü üstümüz kirlenirken
ruhlarımız kişiliklerimiz özgürleşiyordu. Şimdi ise çocukların üstleri
kirlenmesin diye ruhları-kişilikleri köleleştirilmekte.